Yaş 35 Şiirinin Hikayesi

 Diyarbakırlı Pirinçcizadeler'den Arife'nin oglu Cahit Sıtkı Tarancı'ydı o. Diyarbakırlı soylu bir ailenin oğluydu... Kelimeleri güzelleştirerek şiire bir ahenk katan bir şairdi o. Her şiiriyle gönlümüze taht kurmuş büyük bir şairdi...

Yaş 35... Dikkat çekti hep yazdığı şiirler, en çok dikkat çekende buydu. Şiirin biçimi dahi içeriğine uygun olarak yazılmıştı.5'erli mısralar ve 7 bend halinde yazılmıştı Yaş 35 şiiri... 5*7=35 eder, şiirdeki toplam mısra sayısı dahi 35 etmekteydi...

Bir başka dahiyane bağlantı ise, Dante'nin ilahi komedya'sının birinci kantosundaki "yaşam yolumuzun ortasında" mısrasıdır. Dante'nin söylediğine göre insan yaşamı, en yüksek noktası 35 olan bir yay çizer.  Dante bunu söylediğinde kendiside 35 yaşındadır...

Bunun bir başka anlamıda var olabilir. Büyük bir ihtimalle yayın en uç noktasının 35 olduğunu düşünürsek ve yayın insan ömrünü temsil ettiğini varsayarsak; 35 yaşına kadar yaptığı günahlarından arınarak yeni bir hayata başlamasına işaret olabilir.

Yolun yarısının 35 olduğunu söylediğine göre, 70 yaşının da yolun tamamı olduğu söylenebilir. Demek ki şair 70 yaşını düşünmektedir. 70 iyi bir rakamdır, umut doludur... Burdan yola çıkarak şairin çok pozitif bir hayat sürdüğünü bunu da şiirine yansıttığını varsayabiliriz...

1975 yılında bu şiir Hümeyra'nın muhteşem bir şarkısına ilham olmuştur. Hümeyra'nın muhteşem sesiyle o şarkıyı ve Cahit Sıtkı'nın muhteşem baş yapıtını ekliyorum.



Yaş Otuz Beş

Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.



Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar



Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.



Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.



Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.



Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.



Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.